Hem anne hem uzman psikolog hem Üniversite’de hoca hem de sosyal sorumluluk projeleriyle yakından ilgili olan ve son hız çalışmaya devam eden bir isim Ayşe Özgener. Yakın geçmişte de yazarlığa ilk adımını attı ve harika bir kitap yarattı; ‘Uçak Dolusu Zihinler’. Hayatına dair tüm detayları ve yeni kitabını konuştuk, samimiyet ve müthiş enerjisiyle. Röportaj Tuğçe Orçunus Öncelikle Ayşe Özgener kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? İzmir doğumluyum, evliyim ve iki oğlum var. 40 yaşındayım. İstanbul’ da Koç Üniversitesinde Psikoloji bölümü okuduktan sonra İzmir’de Ege Üniversitesinde Aile Danışmanlığı alanında yüksek lisansımı yaptım. Üç senedir de kendi ofisim olan ‘bir danışmanlık merkezi’nde psikolojik danışmanlık yapıyorum. Aynı zamanda gazetede köşe yazarlığına devam ediyorum. Üniversite’de psikolojiye giriş dersleri veriyorum ve bir de tabii şimdi yeni bir kitabım var. Hayatın içinde, kendimi tanımımı bu şekilde yapabilirim. Çalışma alanınızda, psikolojinin hangi dallarıyla ilgileniyorsunuz? Aile danışmanı olduğum için aslında her dalı ile ilgileniyorum denilebilir çünkü yaş sınırım yok her yaş grubu ile çalışıyorum. Kişisel-bireysel sorunlar, çift danışmanlığı, ergenlik sorunları, çocukluk çağı sorunları, bireysel ve aile bazında eğitim psikolojisi gibi psikolojinin neredeyse her dalında danışmanlık yapıyorum. İki oğlunuz olduğunuzu biliyoruz, onları büyütürken de çalışma hayatınıza devam ettiniz mi? ilk doğdukları zaman çalışmıyordum. O dönem şöyle diyordum; ‘evde çalışıyorum’. Önlarla geçirdiğim sürenin de çok başka bir şekilde mesleğime fazlasıyla katkısı oldu benim için. Onlar büyüyüp, bireysel olarak kendi başlarını kurtarmaya başladıkları zaman tekrar çalışmaya başladım ama küçüklük dönemlerinde yanlarında oldum. Psikolog olmak özel hayatınızda da birçok soruna çözüm getirmeniz gerektiği hissi yaratıyor mu? Aslında bunu eşime ve çocuklarımı da söylüyorum. Evde psikolog değilim ve evim terapi odası değil. Çünkü sürekli bir psikolog olarak davranırsam bu hem benim için çok yorucu hem de onlar içinde aslında sürekli gözetim altında tutuldukları hissi oluşturur. Ama tabii ki çocuklarımın gelişiminde ya da evdeki her hangi bir sıkıntıda, neyin normal neyin anormal olduğunun ayrımını iyi yapabiliyorum. Bir şey dönemsel bir sorunsa, bu normal bir şey diyerek üzerinde çok durmadan geçebiliyorum. Yani evde sürekli psikolojik tahliller yapmıyorum. Büyük oğlum 15. küçük oğlum 12 yaşında. Önlarla sürekli psikolog olarak yaşarsam bu benim için de çok yorucu olur. O yüzden evde sadece anneyim. Bir psikolog olarak özel hayatınızda hiç pes etmiştik duygusuna kapıldığınız ya da kendinizi çaresiz hissettiğiniz dönemleriniz oldu mu? Tabii ki herkesin üzüldüğü, sıkıldığı duygular ve anlar olur. Ama ben çaresizlik lüksümüz olduğuna inanmıyorum. Çünkü insan, mutlaka bir destek alarak veya baş etmeye çalışarak ya da baş etmeyi öğrenerek her şeyin üstesinden gelebilme özelliğine sahip aslında. O yüzden kolay kolay pes etmem, mutlaka üzerine giderim! Psikolojik danışmanlık verdiğiniz merkezinizde neler yapıyorsunuz? Burada psikolojik danışmanlık veriyorum ama bunun yanı sıra değişik eğitim alanlarında da farklı şeyler yapmaya çalışıyorum. Örneğin burada üç senedir yaptığımız bir kitap kulübümüz var. kitapla birlikte yapılan bir terapi tarzında. Sinema atölyesi yapıyoruz. Ayrıca yaşama dair konularda toplu grup çalışmaları yapıyoruz. Bunlar da burayı fazlasıyla hareketli kılıyor. Ben eğitimin, mutlaka insanın hayatının bir yerinde olması gerektiğine inanıyorum. Üniversiteden mezun bile olsak hayatta öğrenecek şeyler hiç bitmiyor. Bu atölyelerimizde de. psiko eğitim denilen uygulamalar yapıyoruz bunun için sadece psikoloji öğrencisi olmak gerek gibi bir şey anlaşılmasın. Hayatın içinden küçük ama birliktelikle paylaşılan şeylere değer verdiğim için mutlaka atölye çalışmalarına yer veriyorum. Bu toplu çalışmalarda yaş grubunuz Toplu çalışmalarımız genelde yetişkinlerle yaptığımız bir şey ama bunu ileride ergenlerle de yapmayı planlıyorum ama şuanda daha yaş grubumuzu düşürmüş değiliz, yetişkinlerle devam ediyoruz. Bir danışman olarak hangi aşamada devreye girmeyi doğru buluyorsunuz? Danışman olarak tabii ki kişi kendi isteği ile bize başvurduğu sırada hangi aşamada ise biz aslında o zaman dahil olmuş oluyoruz. Fakat bu konuda bir yanlış algı var. illa ki sorunlu olanlar psikologa gider ya da psikolog illa sorun olduğunda devreye girer gibi ama aslında öyle değil. Ben sağlıklı koruyucu ruh sağlığı olarak da bireylerle önceden tanışıp, terapi anlamında buluşmak isterim. Çünkü terapi, kişinin kendi içine yaptığı bir yolculuktur ve bunu sağlıklı, sorunu olmayan insanlarda yapabilir üstelik bundan fayda da sağlayabilir. Sonuçta bir olası bir sorununuz olduğu zaman, öncesinde bir psikologla tanışıyor olmak da başlangıç kısmını hızlı elemiş olmanıza neden oluyor. Gediz Üniversitesi’nde ders vermeye şuanda da devam ediyor musunuz? Üç senedir dönem dersi olan psikolojiye giriş dersini veriyorum şuanda da devam ediyorum. Üniversite ortamını çok seviyorum bu yüzden ders vermeye devam etmek istiyorum. Üniversite öğrencilerinden çok besleniyorum, enerjimi çok yüksek tutuyor üniversite hayatı.
Gidip öğrenci olarak da okuya bilirim, hoca olarak da kalabilirim yani üniversite hayatım her koşulda devam Sosyal sorumluluk projeleri ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Koruncuk Vakfı ile olan bağlantınızdan bahsedelim. Koruncuk Vakfinda yönetim kurulu üyesiyim aynı zamanda da sosyal komite başkanıyım. Koruncuk Vakfı ile çalışmalarımızda bir seneyi tamamladık. Sosyal sorumluluk projeleri ile ilgileniyorum, vakıfta resmi olarak çalışıyorum ama dışarıdan destek olmaya çalıştığım başka projelerde var. Sosyal sorumluluk projelerini çok Terapi, kişinin koııdi iğne yaptığı biryolculuklui’… önemsiyorum o yüzden elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Raflarda yerini almış yeni çıkan bir kitabınız var; ‘Uçak Dolusu Zihinler’. Nasıl oluştu kitap yazma fikriniz? Bu aslında üç senelik bir çalışma. Tam tarihini hatırlamıyorum ama üç sene önce bir uçak yolculuğum sırasında, uçağın içinde yaptığım kişisel bir gözlemim ile ‘bu uçakta kimler uçuyordur. ben neler hissediyorum, benim yanımdaki neler hissediyordur?’ tarzında düşünceler kurgularken bir yazı yazmıştım. Böylelikle bir fikir doğdu ve bu uçaktaki insanların hikayesini anlatmak istedim. Sonrasında da hikayeleri birbirine kurgulayarak kitabı oluşturdum. Aynı zamanda ‘Uçak Dolusu Zihinler’ kitabımın gelirinin tamamı.
Koruncuk Vakfı İzmir Şubesi’ne bağışlanacaktır. Kitapta yazmış olduğunuz hikayeler aslında birbirini tamamlıyor. Bu hikayelerin genelinden okuyucuya geçmesini istediğiniz en önemli duygu veya nedir? Evet, kitapta hikayeler bağımsız değiller ve hepsi bir konu ile bitiyor, birinin bittiği konuda başka bir kişinin hikayesi başlıyor. Aslında, okuyucuya bir duygu geçsin tarzında eğitici -öğretici olmaya çalışmadım yani bir mesaj verme kaygısında değildim. Fakat hayatın çok içinden şeyler anlattığım için herkes kendisine bir şeyler çıkartabilir bu hikayelerden en azından okuyanlar böyle olduğunu söyledi. Bu duyguyu, hikayelerin içine sakladım yani direk insanların gözüne sokmadım. Kitapta okuyucuya geçmesini istediğim duygu; kimin içinde hangi duygu varsa ona hitap etmesini istedim ama belirli bir duyguyu ele almadım. Sonuçta duygular çok farklıdır, bir hikayeden mutluluk duyan birisi varken aynı hikaye bir başkasına mutsuzlukta ifade edebilir. Kimin hangi duygusuna hitap ediyorsa onu kişinin kendisinin keşfetmesini istedim, onu kişiye bıraktım. Peki, bütün hikayelerin kapsayan genel bir mesajınız var mıdır? Aslında kitabı yazdıktan sonra benim istediğim şey; bunu okuyup bitiren birinin kendisine “Bu uçakta olsaydım, benim hikayem ne olurdu?’ diye sorması ve birazda olsa kendi hikayesini sorgulamasına sebep olmaktır. Çünkü yaşarken hikayelerimize çok odaklanmıyoruz, kendimizi unutuyoruz, kendi hikayelerimizi kaybediyoruz. Yani okuyucunun; ‘Ben kimim, bu bölüm beni anlatsa hakkımda ne anlatıyor olurdu?’ sorusunu kendisine sormalarını ve bunu düşündürmelerini arzu ederim diyebilirim.
Bölüm başlıkları çarpıcı cümlelerden oluşuyor. Bunu hikayelerle ilgili ipucu vermek için mi yaptınız? Aslında başlıkları tamamını okuyup bitirdikten sonra içlerinden kendim çıkardım. Tam olarak ipucu değil de, bunlar benim o hikayeden çıkarımda bulduklarımdı. Okuyucuya hikayeden çıkardığım bir parça ile paylaşım yapıp merak uyandırma fikri hoşuma gitti. Yani hikaye bittikten sonra okuyucu; evet ben de bu başlığı atardım ya da benim başlığım farklı bir kısmından olabilirdi diye düşünebilir. Kitabınızın henüz çok yeni ve tanıtım süreci devam ediyor. Peki, siz bu süreçten memnun musunuz? Kitap hakkındaki beklentileriniz nasıl gidiyor? Evet, memnunum özellikle de okuyanların olumlu geri dönüşleri ile ilgili. Tam olarak amaçladığım şeyleri söylediler yorum yapanlar. Akıcı bulmaları, rahat okudukları, kendilerinden çok şey bulduklarını duymak zaten benim için yeterliydi. beklediğim şeyleri duymuş olmak beni mutlu etti. ‘Uçak Dolusu Zihinler’ sizin ilk kitabınız ve tabii bunun heyecanı bambaşkadır. İleriki dönemlerde kitap yazmaya devam etmeyi düşünüyor musunuz? Yazmayı çok istiyorum. Yazmak benim kendimi çok rahat ifade ettiğim bir şekil. Ben yazmadan zaten duramam tek fark eskiden bunları paylaşmazdım bu benim ilk paylaşımım oldu diyebilirim. Gazetede de köşe yazısı da yazdığım için yazma disiplinine sahip biriyim, ileride kitap yazma konusu ile ilgili şöyle bir düşüncem de var gerçekleşir mi bilmiyorum ama şimdi bir anket tarzında okuyuculara soruyorum ve kitaptaki hikayelerin içinden en beğenileni romanlaştırabilirim. Çünkü ben bu hikayelerin hepsinden bir roman yazabilirdim aslında kafamda şuan kesin bir proje yok ama yazmayı çok istiyorum.