Elimizdeki örnek çiftlerden yola çıkarak, bir tüme varma hevesi yaşadım. İşte aynı takımı tutmayan sevgililerin gerçek hikayeleri ve bu menkıbelerden çıkan ders…
Açıkçası ben futboldan pek anlamıyorum. Misal ofsaytı, parmaklarımı kaleci ve forvet olarak kullanmak suretiyle ancak açıklayabilirim. Alex’in niye mahalleme heykeli dikilecek denli sevildiğini bilemediğim gibi, taraftarlık konusunda çArşı sem-patizanlığı dışında pek bir deneyimim de yok. Fakat şöyle de bir gerçek var; her yazın başı, futbol sezonunun sonunda, takımlarımızdan birinin şampiyonluğu kazanmasıyla, birtakım ilişkiler çatırdıyor. Çiftler bırakın yatağa küs girmeyi, cinsel yaşamlarını ayırıyor. Yakından bakalım.
O İmkansız aşk
(1 aydır mesajlaşıyorlar)
Erkek tarafı telefon bayiinde çalışıyor; ona her yer Trabzon, her takım Trabzonspor. Kız tarafı doğma büyüme İzmirli; abisinden özenerek başladığı Karşıyaka 35.5 sevdasını, gün gelmiş öğrenci harçlığından artırdığı parayla kol içine dövme bile yaptırmış. İlk tartışmalarını Moda’da bir nargi-lecide maç izlerken yaşadılar. Kız tarafı ağız dolusu sinkaflı küfür edince, erkek tarafı bunu epey üzerine alındı. Kabardı, dellendi, tatsızlık çıkardı. Karşıyakalı kızımız, koyu renk rimelini çenesine damlata damlata, lakin üzüntüyle değil, öfkeyle ağladı. Hemen bizim evin önünde kavga edip ayrıldılar. Ayrılışları da görkemli oldu ha, mahalleli camlardan müdahale etti, “polis çağırıcaz” tehditleri yağdırdı.
O Ataerkil taraftarlık sistemi
(Genç çift, 11 aydır beraberler) Erkeğimiz doğuştan Fenerli, genetik olarak başka takımı tutmasına imkan verilmemiş bir gencimiz. Biraz havalı, biraz da tarz. Genç kızımızsa, ki yıllardır bu oğlanda gözü vardı, halk çocuğu olduğundan babası gibi Beşiktaş’ı tutuyor. Çiftin aşkları başladıktan sonra bir müddet, her ikisi de formalarıyla buluşup, futbol konuşup, “Ayyy herkes bize bakıyor, çok romontoğoz oşkoso” diyerek, kamuya açık alanlarda tutkuyla öpüşmüşler. Fakat güzel günler hızla geride kalmış. Zira Fenerli gencimizin arkadaşları durumla dalga geçmeyi, “Abi yenge de asi çıktı hee, ehü ühü” demeyi alışkanlık haline getirmiş, ilişkiye nifak tohumu serpmişler. Genç kızımız şimdilerde sevgilisinin yanında Fenerbahçeli gibi davranıyor. Hatta şampiyon olamadıklarında da ciddi ciddi üzüldü. Ama aslında WhatsApp’tan gizli gizli başka bir çArşı delikanlısıyla yazışıyor.
O Rekabete inananlar
3.5 yıldır beraberler, 2 yıldır birlikte yaşıyorlar Çiftimizin erkeği Beşiktaşlı, özel bir şirkette ürün müdürü olarak çalışıyor. Eşi de aynı şirkette, Galatasaraylı ve İK müdürü. Kazançları iyi; gezmeyi, dışarda yemek yemeyi, maç dahil olmak üzere pek çok etkinliği beraber yapmayı seviyorlar. İşyerinde çok karşılaşmasalar da, genel bir rekabet halleri var. Aralarında sık sık “Sen beni işten çıkaramazsın, ben seni çıkarırım” türü, şakayla karışık dalaşmalar oluyor. Şirkette pek çok diğer çalışan Beşiktaşlı erkek tarafına “Ah yazıık, çok hırslı bi kadına denk gelmiş” diye üzülse de, Beşiktaşlı ürün müdürü durumdan pek şikayetçi sayılmaz. Zira kapalı kapılar ardında başka bir hikaye var. Çiftimiz, özellikle derbilerde iddiaya girmeyi alışkanlık haline getirmiş ve bu iddiada kaybeden, kazananın yataktaki taleplerini ikiletmeden karşılıyor.
O Fanatik bohem çift (10 yıldır beraber, 7 yıldır evli) Erkek tarafı müzisyen ve Galatasaraylı, kadınsa eğitimci ve fanatik Fenerli. Her iki tarafın da futboldan hoşlanması, beraber maç izlemeyi, tezahürat yapmayı, pozisyon değerlendirmeyi sevmesi, evliliklerinin önünde bir engel değil, adeta ilişkinin çimentolarından biri olmuş. Pazar günleri evde “Sen mi gittin?
Niye gittin? O maç saati ben ne yapıcam? Bi pazarımız var zaten” dırdırları, “2 bira içicem, hemen geliyorum, telefon sessizdeymiş” yalanları söylenmemiş. Çiftimiz beraber, hatta eşi dostu da davet ederek, TV başında maçtan maça koşmuşlar. Ee, Galatasaray’ın şampiyonluğunda sinirler biraz gerilmiş tabii. Kadın Game of Thrones izlemekte diretmiş, adam üstüne gitmemiş. Karısı erken yatınca formasını giyip, birası elinde, futbol programlarına bakmış. Canlarım benim yaa…
O Fenerli daimi yalnız
Kendileri bir çift değil ama konumuzda yetkili bir arkadaş. Zira bu beyefendinin tüm sevgilileri bir noktada “Fener mi, yoksa ben mi?” demek zorunda kalmışlar. Üç kez evlenip boşanmış, herkese nafaka yetiştirmekten ve bizzat Fenerli olmanın getirdiği sıkıntılardan iliği kemiği kurumuş. Sonra da ölmüş tabii… Şaka şaka, öldü dediysek belden aşağısı. Yoksa geri kalanı hâlâ maçlara gidiyor, totem yapıyor, asla yalnız yürütmüyor.
O Sonuç
Bu hikayelerin tamamından çıkarılacak tek sonuç var aslında: Sevgili/eş dediğiniz insanı, takımınızdan az sevemezsiniz. Ona futboldan az değer veremezsiniz. Çünkü niye? O zaman o iş yürümez.
Son olarak; bugün günlerden 7 Haziran, yıllardan. Güzel bir gün, unutmamak için buraya yazayım dedim.