Ben hiç âşık olamayacak mıyım?’ sorusunu aklınıza getirmeyin çünkü demokrasilerde çare tükenmez. Filofobi’deu kurtulmanız mümkün. Bunun için ilk yapmanız gereken, kendinize inanmak ve güvenmek. Sonra bir koltuğa uzanın, gözlerinizi kapayın ve duygusal geçmişinizi gözden geçirin. Çocukken yaşadığınız travmaları ve yaşadığınız ilişkileri zihninizde tarayın. ‘Nerede hata yaptım?’, ‘Bu olayların neresinde duruyordum?’ gibi sorular sorun kendinize. Böyle bir analize gitmeniz size bambaşka bir bakış açısı kazandıracak. Küçük şeytanların kulağınıza fısıldadığı; ‘Seni neden sevsin ki?’ gibi uyanlara lütfen aldanmayın. Herkes böyle düşünürse yakında kimsenin kimseyi sevemeyeceği bir duruma geleceğiz. Düşmekten, bu konunun üzerine yoğunlaşmaktan bu kadar korkmayın. İncinme korkusu insanoğlunun en zayıf noktalarından biri ama sizi gün geçtikçe daha güçlü kılacağı da bir gerçek, ‘incineceğim’ derken, doğru insanı da kılpayı elinizden kaçırabilirsiniz.
Bize inanmıyorsanız bir de Uzman Psikolog Aylin Gündoğdu’ya kulak verin; “Modern çağdaki korkular ve kaygılar bireyleri ele geçirip hareketsiz kılabiliyor. Bunlardan biri de âşık olma korkusu. Aslında buna kaygı demek daha doğru bir ifade olacaktır. Gelecekte olacağını tahmin ettiğimiz bir duruma karşı endişe duymak, sistemimizin bunu bir tehlike olarak algılayıp bize, ‘savaş’ ya da ‘kaç’ mesajı vermesine yol açıyor. Çoğu birey, günlük yaşamındaki yoğun ve stresli işinden, aile ve arkadaşlık ilişkilerinden, özellikle büyük şehirlerin karmaşasından ötürü âşık olma kaygısıyla savaşmak yerine kaçmayı tercih ediyor; her ne kadar buna büyük bir ihtiyaç duysa da. Klinikte karşılaştığımız vakalarda yoğunlukla terk edilme, istikrarsızlık ile güvensizlik, kötüye kullanılma şemalarının aktive olduğu ilişkisel korku ve kaygıların kişileri âşık olmaktan ve ilişki yaşamaktan kaçınmaya ittiğini gözlemliyoruz. Örneğin terk edilme şeması olan bireyler destek ve yakınlık beklediği karşı cinsin bu ihtiyaçları karşılama konusunda dengesiz, tutarsız ve güvenilmez olduğunu ve duygularına karşılık verecek, yakınlık kuracak, güçlü veya aktif koruma sağlayamayacak kişiler olduğu algısına kapılırlar ve yakınlık kurmaktan, âşık olmaktan uzak dururlar. Terk edilme korkusunun kadınlarda daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz.
KARİYER BAHANESİ
Örneğin; kariyerinde başarılı, sosyal hayatı olan bir kadını düşünürsek yaşamındaki tek eksiğin duygularına destek olacak ve duygusal yakınlık kuracağı bir erkek olduğunu görürüz. Fakat sonuç olarak; terk edilme şeması aktive olduğunda yakınlık kurmaktan korkma, güvenememe, bağlanmaktan kaçınma ve ‘yalnızım, mutluyum, işim bana yeter’ şeklindeki ifadeler sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bir diğer şema olan kötüye kullanılma aktive olduğunda kişi başkalarının zarar vereceği, kötüye kullanacağı, aşağılayacağı, aldatacağı, yalan söyleyeceği ya da onu kullanacağı beklentisi içindedir. Böyle bir durumda âşık olmak en kötü senaryodur, çünkü kişi tüm
duygularını açmıştır ama zihninde hep aldatılacağı inancını taşır ki bu da acı vericidir. O zaman yine çözüm, acıdan kaçma yönünde yani âşık olmaktan kaçma yönünde olur. Bu tip kişilerin kendisiyle ilgili kaygıları arasında kimseye bağımlı olmamak, özgürlük, bireysellik (bireyselliğin, bencillik olarak algılandığı durum) bulunur. Bu da zamanı geldiğinde âşık olmayı veya bir ilişki içinde yer almayı daha da zor hâle getirir. Bu durum ilişkiyi bitirmeye götürür. Böylelikle de yalnızlıktan kavrulan ama duygusal yakınlıktan kaçman ıssız adamlar çoğaldıkça çoğalır ne yazık ki. Bu durum, modern
toplumun yaman çelişkisidir. Aşık olma korkusunu anlamanın yolu uzun süreli ilişki içinde olmama durumu ya da ardı ardına yaşanan kısa süreli ilişkilerdir. Biz genellikle kendinize belli sorular sormanızı tavsiye ediyoruz. ‘Evet’ cevapları çoğunluktaysa bir psikologdan profesyonel destek almanızın zamanı gelmiştir. ‘Karşı cinse bağlanmaya ve duygusal yakınlığa
ihtiyaç duyuyor muyum?’, ‘Aşık olursam duygularımın kötüye kullanılacağından mı korkuyorum ve kaçıyorum?’,
‘Karşı cinsin beni aldatacağına, yalan söyleyeceğine ve kullanacağına dair şüphelerim zihnimden kaybolmuyor mu?’, ‘Kontrolü kaybetmek benim
için dayanılmaz bir durum mu?’, ‘Aşık olursam bir taahhütte bulunmak zorunda kalır mıyım?’ soruları biraz önce bahsettiğim sorular arasında.”
AŞIK OLMA KORKUSUNA DAİR OKUYUCUMUZ NELER SÖYLEDİ?
“Buna aslında âşık olma korkusu değil de, ‘başlangıç korkusu’ demeliyiz belki de. Evet, o aşamada tıkanıp kalıyorum. Birtakım endişeler su yüzüne çıkıyor. Duygularıma gem vurmuyorum ama garip, kendiliğinden gelişen bir otokontrol hali devreye giriyor. Bunda bağımsız karakterimin de payı var ama o bir sorun değil aslında. İnsan ilişki içinde de özgür alanlarını koruyabilir. Daha çok kendini bırakmaya direnme
hâlinden söz edilebilir. Bu da ruhu değil belki ama karşınızdaki kişiyle iletişiminizi güdükleştiriyor ister istemez. Her zamanki gibi doğal, içimden geldiği gibi, oyunsuz hareket ediyorum fakat bahsettiğim o ‘kendini bırakma’ hâlini uzatıyor, karşımdakinden gerçek bir şeyler görene kadar mesafeli hareket ediyorum. Bu önemsediğim, değer verdiğim kişiler için geçerli. Bu durumda karşı taraf sizi zor buluyor. Haksız da sayılmaz. Şayet toleranslı ve
sabırlıysa ilerleyebiliyoruz. Evet, hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Ancak yaşanan ana kendinizi tamamen kaptırabilmeniz için adını koyamadığınız bir şeyi görmeye de ihtiyacınız var. Bu bir güven problemi de değil tam olarak. İnsan yanılabilir, ayrılabilir, dönüp yoluna da gidebilir. Sorun günümüzdeki kişilerin kararsız, bazen şımarık, ne istediğini ya da istemediğini bilemeyen, bir yakın bir uzak tutumları. Evet, bu daha çok bir tutum endişesi.
Kendinizi o tutarsızlık içinde görmek istemiyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın, ilişkinin ilerleyen safhalarındaki gel gitlerden bahsetmiyorum. Fırtınasız ilişkiler kurudur ama başlangıç aşaması daha farklı. 0 fırtınaya dalmak için bir şeyleri görmek gerek. Sorun bu. Belki de yeterince iyi bakamıyoruz, ortada olan sorunu göremiyoruz. Evet, bir hayli karmaşık ama aslında son derece de basit. Sonunu değil, başlangıcını önemsemek gerek.”
Aşık olma korkusu sizde de olabilir – YAŞAM PORT 3KModa