En İyi Moda Dergileri

MODA DERGİLERİNİN DÖRT İMPARATORİÇESİ

Fransız Gazeteci-Yazar Yseult Williams geçtiğimiz aylarda yayımladığı “Imperatrices de la Mode” (Modanın İmparatoriçeleri) kitabında Blog, Harper’s Bazaar, Marie Claire ve Vogue dergilerinin dört patroniçesini mercek altına alırken; iktidarın, stilin ve yaratıcılığın gustosunu elinde tutan dört efsanenin sıra dışı hayatım moda tarihi çerçevesinde anlattı. Onların en önemli ortak noktaları yaratıcı yetenek, özgür düşünce ve cesaretleriydi. Kitaptan alıntılarla uluslararası moda dergiciliğinin doğuşuna ve evrimine tanıklık edeceksiniz.

Bolşevik İhtilali’nden Paris’e kaçlığını, ona hem köklerinden gerçekleştirdiği evliliğini, ev kadınlığıyla kesinlikle çatışan özgür ruhunun peşinden giderek 19’unda sonlandırır ve Sorbonne Üniversitesi Etnoloji Fakültesi’ne kaydolur. Buradaki eğitimi sırasında, Dogon halkının geleneklerini araştırmak için katıldığı önemli bir seferde elde ettiği tecrübenin etkisiyle gazeteci olmaya karar veren Gordon, üniversite arkadaşlarıyla katıldığı bir yemekte tesadüfen Paris-Soir’ın patronu Pierre Lazareff’le karşılaşır. Onun

En İyi Moda Dergileri Resimleri




Paris’te entelektüel insanların sık sık uğradığı bir evde büyüdüğünü, dürtüleriyle hareket eden, özgüveni yüksek ve vizyoner.

Helene dergiye Blog adını verir. Bu arada savaş sonrası Fransa’sında renkli pelikül bulamayan dikkatini çekmek için elinden geleni yapan, ona gazetecilik tut- ne New York’a gider. Amerikan basınındaki dostlarından renkli filmleri tedarik eder ve üç haftada Amerikalı ama tamamen Parizyen stilde giyinmiş modellerle Blog’in ilk altı aylık kapak fotoğraflarını çeker. 21 Kasım 1945’te piyasaya çıkan ilk sayıda delginin editoryal çizgisi şöyle özetlenmiştir: Ciddilikte havai (uçarı) olanı yak

HELENE GORDON-PIERRE LAZAREFF: İLK RANDEVU

Yseult Williams, Pierre Lazareff’le Helene Gordon’un ilk baktığı tek dergi Blog; devulannı anlatıyor: “Ertesi sabah Gordon, Paris-Soir’ın ofisine gelir. Randevusu yoktur ama Lazareff’in onu beklediğini bilir.

Habersiz misafirlerden hoşlanmayan patronlarının, ‘Gordon’u odama alın’ sözleri asistanlarını hayrete düşürür. Gordon açık sözlülüğü, kendine güveni, kafasında uçuşan bin bir projeyle Lazareff’i etkiler. Sözlüğünde imkansız yazmayan bu genç anneye Paris-Soir’ın pazar ekinde kadın sayfası yayın yönetmenliği görevini verir.

Ve o gün itibarıyla aralarında aşkın ve profesyonel tutkunun başrolde olacağı bir ilişki başlar.”

CİDDİ, HAVAİ, İRONİK

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Paris’ten kaçan ve New York’a sığman Yahudi asıllı Lazareff çiftinden Pierre’i zor yıllar beklemektedir.

Carmel Snow ve Diana Vreeland’la çoktan tanışmış, onlardan dergiciliğin sırlarım kapmıştır bile. Mükemmel İngilizcesiyle Harper’s Bazaar’da makaleler yazan ve New York Times’ın moda bölümünün yayın yönetmenliği görevini sürdüren Helene Lazareff’in aklında savaş sonrası Paris’e döndüğünde tek şey vardır: Sadece kadınlar için bir dergi yaratmak.

YAZARLIKTAN DERGİ DÜNYASINA UZANAN YOL

Çocukluğunu ve gençlik yıllarını mimar babasıyla Şili’de geçiren, genç yaşta edebiyata merak saran, 24 yaşında “La Novela del Amor Dolien-te” adlı ilk romanını yazan Marcelle Auclair, zengin bir entelektüel çevrede büyür. 1923 yılında tek başına Paris’e yerleşen, El Mercuro için röportaj ve çeviri yapan, okuyan, gelecekte yayımlayacağı romanlar için çalışan ve Paris’in entelektüel çevreleriyle haşır neşir olan Auclair, 1926’da Fransız yazar Jean Prevost’yla evlenir. Doğumla yazarlığı sayesinde kurtulacaktır.

HER ŞEY TESADÜFLE BAŞLAR

Yazar camiasıyla çocukluğundan itibaren iç içe olan Auda-ir’in dergi dünyasıyla, güzellik ve moda işleriyle HJ

Yorum Yaz