Yeni bir marka mı çıkarmak istiyorsunuz? Ya da kendinizi mi marka yapacaksınız? Veya sadece hayatı daha mutlu mu yaşamak istiyorsunuz? Lütfen, gelin şu an algı yönetimi ve heyecan yaratma konusunda yıllarca çalışmış birinin analizine kulak verin.
Dünyayı şu an dört büyük kural yönetiyor. Her marka, her ünlü, her yeni buluş veya sadece sıradan bir adam ya da kadın, herkes ve her şey bu kuralların altında eziliyor. Bilgi bombardımanına uğradığımız bu çağda hiçbir seksi marka “ben bu kuralları tanımam”, “kuralları ben koyarım” diyemiyor. Stella McCart-ney’den Tom Ford’a, Apple’dan Microsoft’a, H&M’den Hermes’e kadar tüm markaların önünde aşılması gereken bir cazibe yaratma ve tutundurma yarışı var. Gelin hep birlikte bu kurallara, daha doğrusu dünya gerçeklerine göz atalım.
SIKILMA HAD SAFHADA
Dünya genelinde sıkkınlık had safhada, sıkıntı büyük. Herkes sıkılıyor. Gezegen üzerindeki sıkıntı katsayısı hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Kadınlar eşlerinden, moda severler markalarından, restoran sahibi şefinden, gençler sevgililerinden, Kanye, Kim’den, Brad, Angelina’dan, herkes her şeyden çok çabuk sıkılıyor. İşin ilginç tarafı kim niye sıkıldığını anlamıyor. “Bu sıkıntı dalgasının sonunu ancak dünya dışından gelecek canlıların istilası getirebilir” diyerek olayın boyutlarını iyi anlatmış filozof John Gray.
Fenomen Olmanın Yolları Resimleri
Farkında mısınız? Herkesin her şeyden beklentisi çok büyük. Gerçekçi sınırları aşmış bir beklentiler fırtınası yaşıyoruz. Çok değil, 20 yıl önce bir gömlek satın aldığınızda, üstünüze arzu ettiğiniz gibi oturması, kumaşının kalitesi yeterli olabilirdi. Oysa şu an satın aldığınız bir bluzun barco-de’undan yola çıkarak, üretildiği ülkede çocuk işçi çalıştırıldı mı, organik iplik kullanıldı mı, çevreye ne kadar zarar verdi sorularını sormaya başlayan çok insan var. Toplanan binlerce imza, protestolar ve boykotlar… Yanlış politikayla üretilmiş bir bluz bir markanın sonu da olabilir.
TATMİN DÜŞÜK
Had safhada sıkıntının kol gezdiği ve beklentinin bu kadar yükseldiği bir ortamda elbette tatmin olma seviyeleri çok düşük. Önünüze son derece modern teknolojilerle üretilmiş harika bir akıllı tablet koyabilirler. Ama onunla birlikte sizi rahatlatacak ruhu sunamıyorlar. Sadece birkaç gün oyalanmanıza sebep olacak bu milyarlık tablet hemen tasarım ürünü dolabınızdaki uygun bekleme yerini alıyor. Sadece ürün olarak değil, kişilerin kişilerden elde ettiği tatmin seviyesinin de ne kadar düşük olduğunu anlamanız için çok uzağa bakmanız gerekmiyor. En sevdiğim dediğiniz arkadaşınıza kaç dakika dayanabiliyorsunuz? Ya da komşunuza veya sevgilinize?
SADAKAT HİÇ YOK
Ve geldik son gerçekliğe. Devamlı sıkılan, beklentileri sağlıksız derecede yüksek, tatmin seviyesi düşük insanlık tabii ki mevzu eş, iş, marka değiştirmeye gelince çok hızlı davranıyor. Müşterisini elde tutmak için özellikle lüks markaların yapmayacağı şaklabanlık yok. Özel davetler, sınırlı sayıda davetliye çok özel koleksiyon sunumları, trunk show’lar, özel gösterimler. Ama tüketici yaşlanıyor ve arkadan gelen Y jenerasyonunun bunlardan etkilenecek yanı yok. Samimiyet, devamlı fikir alışverişi ve orijinallik üzerine kurulu garip ama etkileyici bir anlayış hakim oluyor her yere ve her şeye.
Bunların ışığında, yeni bir marka çıkarıyorsanız çeşit çeşit ürün yaratmaktansa, az ama hayatı kolaylaştıran bir tanesine odaklanmak; sevgilinizi elinizde tutmak istiyorsanız, klişe taleplerde bulunmak veya kıskançlık krizine girmek yerine herkesin arzuladığı bir Snapchat fenomenine dönüşmek; ününüzü artırmak istiyorsanız, dizide birlikte oynadığınız aktrisle çıkmak yerine kaplanlarla fotoğraflar çektirip “işte yeni sevgilim” diye poz vermek mi çözüm? Hayır.
CAN SİMİDİ AKSESUARIM!
Çocukluğunda ailenin büyüklerinin, özellikle de kadınlarının çekmecelerini karıştırıp rengarenk taşlı küpeleri, altın kolyeleri, gümüş yüzükleri takıp takıştırmadan aynanın önünde poz vermeyen var mı aranızda? Sanmıyorum. Kü-çi’ıkir kız çocuğunun keşif dünyası evdeki çekmeceleri fethetmekle başlar çünkü. Annesinin, anneannesinin, halasının, teyzesinin kıyafetlerini en ince ayrıntısına kadar inceler, taktıkları mücevherleri ortaya serer, oyuncak bebeklerini birbirinden pırıltılı parçalarla süsler, kafasındaki tiiylü fötr şapkayla hayal alemine bir dalar bir çıkar. Bir an önce büyümek ister, o da bir gün tüm o şatafatlı dünyanın parçası olmalıdır. Zaman da zaten çok hızlı akıp gider ve kaç yaşında olursa olsun bir kadın nefesini kesen bir mücevher gördüğünde, kız çocuğu edasıyla ellerini çırpıverir, hatta yerinde duramayıp zıplayıvermesi de olağandır.
Kadınların genel olarak kıyafetin tamamlayıcısı aksesuarların tümü karşısında tutumu genelde bu kıvamdadır. Biz kadınlar aksesuarlarımıza, küçük bir kız çocuğunun favori oyuncaklarına verdiği önemin tıpatıp aynısını gösterir, onları korur kollar, güzel bir parça bulduğumuzda, enfes bir oyuncak bulmuş gibi de seviniriz.
Boşuna da değildir bu sevinç. Ne kadar moralsiz olursanız olun, üzerinizdeki kıyafet ne kadar sıkıcı gelirse gelsin, şöyle en sağlamından, en afilisinden tek aksesuar bile, hem kıyafetinizi hem sizi yükseltir. Günü kurtarır. Can simidi gibidir.
İşte o yüzden büyüklerimiz hep, kıyafete paçavra, aksesuara ömürlük yatırım diye bakar. Mücevherlerine, takılarına, ayakkabılarına, şapkalarına, saatlerine, çantalarına gözleri gibi bakar, yıllarca tertemiz kullanırlar. Çünkü moda gelip geçer, tarzlar değişir ama aksesuarlar o kadar da değişmez.
Size önerim paranızı harcarken ve aksesuar seçerken, her dönem, her tür kıyafetle kombinleyebileceğiniz ve kullanabileceğiniz klasik parçalara yatırım yapm. Sezonluk kullanacağınız eğlencelik parçalara, hak ettiğinden fazla para ödemeyin.
Biz de bu doğrultuda, sezonun aksesuar haritasına kuşbakışı bir bakış atalım dedik ve size bir yol haritası çıkardık.
Sezonun, her bütçeye uygun öne çıkan parçalarını, tasarımcılarını derledik.
ilkbahar-yaz döneminde aksesuar seçerken bu rehbere akıl danışmadan hareket etmeyin derim.