EN İYİ DEKOR İNSANDIR. BELKİ DE EĞLENCE SEKTÖRÜNDE BANA ÖĞRETİLEN EN DOĞRU SÖZDÜ BU… BEN DE İSTANBUL’DAKİ EĞLENCE MEKANLARINI DEKORASYON GÖZÜYLE ELE ALIYORUM BU HAFTA.
Bir mekana milyon dolarlar da yatırsanız, derme çatma bir düzen de kursanız o mekanı gösteren insandır. İstanbul birçok tasarım harikası mekana sahip, bu kente dünyanın en büyük yatırımları yapılıyor. Bugüne kadar Billionaire, Cipriani, Spice Market, Hakkasan gibi über fiyakalı mekanlar açıldı ama bazıları hüsranla kapandı. Ama gelin görün ki biz Aztek’te sucuk-mantı yemeği tercih ettik. Pikaptan çalan müzikle dans edip eğlendik. Karaköy’ün arka sokaklarında tamirhaneden bozma mekanlarda sabahın ilk ışıklarına kadar tepindik. Neden? Çünkü şehrin popüler simaları oradaydı, kimse mekanların tasarımını konuşmuyordu, mimari çılgınlığının bahsi bile geçmiyordu. O yüzden diyorum ya, en iyi dekor insandır. Ardından lezzedi yemeği, hızlı servisi ve müziği geliyor tabii. Peki tasarımın hiç mi önemi yok? Var tabii ama bunun için çılgın yatırımlara gerek yok, belli tüyoları var bu işin. Mesela mekanlarda fazla gizliliğe gitmeyeceksin. Hep bir görme-görülme durumu hakim olmalı.
İçeri girip çıkana, yan masadakine, bardaki yakışıklıya, köşedeki fıstığa hep bir göz mesafesinde olacaksın. Ne de olsa herkes görülmeye ve görmeye çıkıyor. Barı mekanın en can alıcı noktasına koyacaksın, sohbet etmelik ferahlıkta! İstersen bir şeyler atıştırmak için barda yeme konforuna sahip olacaksın. Barın içine mutlaka bir ayna konduracaksın ki arkası dönük olsa bile o aynadan insanları rahatlıkla görebilesin. Mekanın mutlaka bir bahçesi, terası olacak o sigara illetini bırakamayanlar orada sosyalleşip molada birbiriyle tanışabilecek. Ağır, gotik ya da anneannenizin evindeymiş hissi yaratan mobilyalardan uzak duracaksın.
Modem ve minimal olacaksın, artık kimse mekana girdiğinde kasılmak istemiyor. O aksesuarlar göz yormayacak, mekanın her köşesinden ayrı bir espri çıkmayacak. Cool ve yalın bir çizgin olacak…
TASARIMIYLA ÖN PLANA ÇIKAN TOP 5 MEKAN
I – Soho House: Yüksek tavanlı, teraslı ve dev koltuklarıyla çok rahat. Çok kadı oluşu, “Kim nerede ne yapıyor?” kısmında sizi zorlaşa da mekan içinde biraz tur atarak zaman geçirebiliyorsunuz.
2- Spago: Terasındaki 360 derecelik barı tam kesişmelik! İçindeki barı da kış için oldukça ideal büyüklükte. Yemek masaları birbirine uzak olduğu için mekana tam hakim olamasanız da bar ve lounge olarak oldukça keyifli.
3- Nopa: Nişantaşı’nın kurtarılmış bölgesi adeta. Açılıp kapanır tavanı sayesinde hem yazlık hem de kışlık bir bahçedesiniz. Duvardaki yatay şekilde tasarlanan yeşil alan mekana ferahlık veriyor. Eh bazen kendinizi serada hissetseniz de keyfine diyecek yok. Barın mekan içinde girişte konumlandırılması, kalabalığın içinden geçiyor olmanız, piyasa meraklıları için oldukça ideal.
4- La Petite Maison: Zeynep Fadıllıoğlu tarafından yeniden yorumlanan mimarisi ve dokunuşlarıyla bu sene daha cazip. Yüksek tavanı ve düzeniyle kendinizi lüks bir yemek salonunda hissediyorsunuz. Kullanılan sanat eserleri de mekana renk katıyor.
5- Fenix: Yine bir Zeynep Fadıllıoğlu tasarımı ve mekanın egzotik ruhuna özel ağaçlarıyla bambaşka bir havaya sahip. Fenix’in girşindeki dev bardan yemekteki tüm masaları kesebiliyor, yüksek tavanıyla da ferahlığı hissediyorsunuz. Büyüleyici atmosferiyle sizi içine çeken, hem basit hem de şık bir mekan.