Gece Gündüz Karışmaz parçasında “her gün okuduğum iki kitap var, birisi sağ öteki sol gözüm” diyor, Ceza.
Bu söz biraz müziğiyle dünyayı dolaştığının, biraz da gittiği her yerin yeni şarkılar için ona ilham verdiğinin işaretçisi. Bu yüzden onunla Point Hotel Barbaros’un tüm şehre tepeden bakan helikopter pistinde buluştuk. Haziran ortasında post-apokaliptik bir filmi anımsatan gri İstanbul manzarasının tam önünde, popüler müzik çarkında yer almamasına karşın yıllardır durmadan üreten bir adam var. Tüm meteoroloji tahminlerinin günlük güneşlik olacağını söylediği hava, sanki kendini Ceza’nın yaratıcı dünyasındaki puslu atmosfere uydurmuş gibi.
Ceza rap ile 8o’lerde, Breakin’ film serisiyle tanışmış; bense 2002’de yayınladığı ilk solo albümü Med Cezir’le onun varlığından haberdar oldum. Rap’in hayatıma ışık hızıyla giriş yaptığı o sene, Ceza şarkılarının sözlerini ezberlemek için kendimi zorlarken, bir taraftan müzik kanallarında Med Cezir’in beni hipnotize eden klibinin başlamasını bekledim ve tekrar, tekrar, tekrar izledim. Bilmem söylememe gerek var mı, bu küpten hâlâ sıkılmadım. Tam 13 yıl sonra, geçtiğimiz günlerde 11. stüdyo albümü Suspus’u yayınladı Ceza. Ofiste kulağımdaki kulaklıklarımdan dışarı taşmak suretiyle şarkılarını dinlerken bir şey fark ettim. Rap gibi alternatif bir müzik türünü kitlelere ulaştırmak ve değişken dengeleriyle korkutan müzik endüstrisinde 11 albüm yayınlamak başlı başına etkileyici, öyle değil mi?
Ceza, şarkılarında agresif, özellikle son albümüne adını veren Suspus’ta. Parçanın Ferit Katipoğlu tarafından yönetilen ve 600 kişinin üzerinde çalıştığı olağanüstü klibinde de öyle. Buluşmamızdan önce yine defalarca izlediğim küpten sonra iyiden iyiye merak ediyorum: Ceza aslında nasıl biri? İstanbul’un yaz şimşeklerinin bizi karşıladığı tanışma anından sonra daha güvenli bir noktada sohbet etmeye başlıyoruz. Öncelikle karşımda düşündüğüm gibi agresif biri olmadığını söylemem gerek; Ceza güler yüzlü, içten ama kararlı. Ona neyin ilham verdiğini, rap’in aklını nasıl çeldiğini soruyorum, belki de bu soru 2002’den beri kafamın derinliklerinde bir yerlerde. “Akmar Pasajı arı yuvalarımdan biriydi” diyor düşünmeden. Eğer mekanlar gelişiyor, büyüyor ve nefes alıp veriyorsa, ilham kaynağı bir mekan da olabilir: “Bir dönem aradığım tüm rap albümlerini orada buldum, oradayken cennete düşmüş gibi hissettim.” Hayatı boyunca müzik hep yakınında bir yerlerde durmuş zaten. Canlı performanslarına diğer rap’çilerin aksine sıkça canlı enstrüman dahil etmesi ve türler arası denemeler yapması, bu yüzden artık beni şaşırtmıyor.
Ceza’yı rap ile tanıştıran Breakin’ film serisinden: “Şans eseri bufilmlere denk geldiğimde, arkada çalan konuşmalı müziği duydum; türün adının rap olduğunu yıllar sonra öğrendim tabii. ” (En üstte ve üstte solda). Suspus albümünün yapım sürecinde stüdyoda (üstte, sağda). Ceza’nın Neyim Var ki?
şarkısının sözlerinden bir duvar yazısı (sağda).
Kariyeri boyunca Türkiye’de rap müziği beklenenden çok daha geniş kitlelere ulaştıran Ceza, başarısını belki de her daim ilham veren bu kararlılığına borçlu. Ortaya eksiksiz ve fark yaratacak bir iş çıkarmak adına bir reklam kampanyasından kazandığı parayı düşünmeden kübine yatıracak kadar saygı duyuyor yaptığı işe. Ona çok emek harcandığı belli, bu albümden bahsetmeye başladığımda mütevazı bir kendine güvenle “şimdiye kadar yaptığım en iyi albüm” diyor. Bence haksız sayılmaz. Tabii bu yazıyı yazarken benim kulağımda yine Med Cezir var. Zaman akıp geçerken dondurup saklayabildiğim anlardan biri bu şarkı. Sözlerini hâlâ kelimesi kelimesine aklımda tutuyor olmam kendime sakladığım küçük bir sırdı, artık bunu Ceza dahil herkes biliyor. O BUĞU MELİS ÇAĞLAYAN
Suma Beach ve Point Hotel Barbaros’a teşekkür ederiz.
Haz mı, mi?
Görüntüleriyle göz boyayan yüksek topuklu ayakkabılar, Cannes Film Festivalinde yaşanan sansasyon ve Londra Victoria and Albert Müzesindeki Shoes: Pleasure and Pain sergisiyle birlikte gündemde. Peki biz kadınlar topuklularda ne buluyoruz?