Rosie Assoulin sadece bir yıldır hayatımızda ama daha şimdiden getirdiği yeni solukla uzun villalarımızda olacağı belli.
“Avrupa’yı gölgede bırakan New York’lu tasarımcılar” adlı ekürinin son iiyesi, dramatik ve pratiği aynı siluette buluşturmayı başaran, alaylı bir yetenek. Onu farklı kılanlar ise grafik çizgi bloklarında kullandığı canlı renkler ve etekten bluza her parçada bonkörce yer verdiği volanlar; omuzlarındaki kurdeleleri yerlere sarkan modern koton bluzlar, dev drapelerin asimetrik yerleştiği gösterişli ipek etekler…
Rosie Assoulin, ancak Haute Couture’de karşımıza çıkan, özlem duyduğumuz romantizmi büyük şehir modasına geri kazandırıyor. Bu tarzı benimsemesinde, yanında çalışma şansı elde ettiği iki büyük moda ustasının da payı var; Assoulin, FIT’deki tasarım eğitimini yarım bırakmış ve pratiği teoriye tercih ederek Oscar de la Renta ve Alber Elbaz’ın yanında çalışmış.
Geçtiğimiz yıl ilk defa Resort koleksiyonuyla karşımıza çıkan tasarımcı ile için neler hazırladığını, kalplerini çaldığı hayran kitlesini ve depardaki kariyerini konuştuk.
Modaya dair ilk anınızı hatırlıyor musunuz?
“Çok küçükken büyükannemin dikiş makinesi ile motifler, dokular, stiller denerdim. Bu işi yapmak istediğimi sanırım 12 yaşında anlamıştım ama kesin bir karar değildi. Gerçekten moda tasarımcısı olmaya sanırım iki yıl önce Resortkoleksiyonumu hazırlamaya başladığımda karar vermiş oldum.”
Bir süre Oscar de la Renta ile çalışmışsınız. Volanlara olan merakınızda ve couture çizginizin oluşmasında rol oynamış olabilir mi?
“Oscar, bulunduğu mekanın ışık kaynağıydı ve herkes onun enerjisine çekildiğini hissederdi. Onunla çalışmış olmanın beni birçok açıdan etkilediğine eminim. Dikkat ettiğinizde, ona özgü couture’ü çağrıştıran tarzı benim tasarımlarımda da görebilirsiniz. O hem işine hem de hayata karşı çok tutkulu biriydi ve bu ikisi birbirini beslerdi. Ben de bu hissi çok iyi anlıyorum. Onu izleme ve ondan öğrenme şansı elde etmiş biri olarak kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.”
Alber Elbaz’la da geçmişiniz var. Genç bir Amerikalı tasarımcı için Paris ve Lanvin nasıl bir deneyimdi?
“Hayatımı tamamen değiştiren bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Kesinlikle inanılmazdı. Elbaz’ın dizginlenemezbir yaratıcılığı ve eşi benzeri olmayan bir tasarım yeteneği var. Yanında staj yaptığım için müteşekkirim çünkü öyle bir yere gelmeyi henüz hak etmiyordum. Bunu tamamen onun cömert ruhuna ve açık kalpliliğine borçluyum. Tekrar şansım olsa yine yanında staj yapardım! Oscar de la Renta ve Alber Elbaz’a fıtting’lerde toplu iğneyi uzatmak bile benim için inanılmazdı.”
Haute Couture Haftası üyesi olarak bir gün Paris’e dönmek ister misiniz?
“Bunu hiç düşünmedim doğrusu. Ama geçtiğimiz iki yıl içerisinde bir şey öğrendiysem, o da hiçbir şeyin imkansız olmadığıdır.”
Kariyerinize neden bir Resort koleksiyonuyla başlamayı tercih ettiniz?
“Pratikaçıdan Resort koleksiyonunun kendimizi tanıtmak için ideal olduğunu düşündük. Satışta en uzun kalan sezon. Ayrıca ilkbahar-yaz ve sonbahar-kış ana koleksiyonlarının o telaşını da barındırmıyor. Geçiş sezonu olduğu ve koleksiyonda hem palto ve ceket, hem de plaj elbiselerine yer verebilme imkanı tanıdığı için mesajımızı iletmemiz için mükemmel seçenekti.”
Hatta İstanbul’da Beymen ve Polar Moda sayesinde artık biz de size ulaşabiliyoruz. Sizce sizin için nasıl bir yıl oldu?
“Bence boyut olarak küçük ama büyük fikirlere sahip bir markayız. Hem sektörün hem de müşterilerin göstermiş olduğu desteğe ise gerçekten müteşekkiriz. Her güne daha iyisini yapabileceğimize inanarak başlıyoruz ve bence de çok daha iyisini yapabiliriz!”
Resort koleksiyonunuzun hikayesi nedir?
“Rosie Assoulin Resort koleksiyonu, gündüz ile gece giyimi arasındaki sınırı ortadan kaldırıyor. Tasarımlarımızda asla geleneksel olmayan, eğlenceli renkler kullandık. Çizgili ipek sörf pantolonları, ipek sörf şortları, giyenlere beklenmedik kombin seçenekleri sunan militer yeşil jüt kumaşlar ve ipek örgü eşleşmeleri var. Bu seçenekler de özgürlük demek. Ancak dürüst olmam gerekirse, sanırım ben sadece hayalini kurduğum parçaları yapıyorum.”
Desen ve süslemelere çok fazla yer vermemenizden yola çıkarak minimalist olduğunuzu söyleyebilir miyiz? Kişisel tarzınız için de aynı şey geçerli mi?
“Bizim için en önemli şeyin form olduğunu düşünüyorum. Belli bir şekli, hareketi ve beraberinde de rahatlığı yaratmak için uğraşıyoruz. Bence bazen süslemeler gerçekten vermek istediğiniz mesajı bulanıklaştırabilir, bazen de vurgulayabilirler. Yani bu tamamen onları hangi parçada kullanacağınıza bağlı. Biz süslemeye yer verdiğimizde, bunu daha çok var olan çizgi veya siluetin altını çizmek için yapıyoruz.
Ve evet, belki minimalistimdir. Şu aralar New York’ta havalar çok soğuk, ben de çokça pantolon giyiyorum. Dar jean giyen biri değilimdir mesela ama bunun stilden çok genetikle ilgisi var diyelim!”
“İler yüne daha iyisini yapabileceğimize inanarak başlıyoruz ve İtence de çok daha iyisini yapabiliriz!”
Ilkbahar-Yaz koleksiyonunuzda vazoya benzer enteresan formlarda çantalar ve dramatik şapkalara yer verdiniz. Aksesuar sizin için ne kadar önemli?
“Evimden örnek vermem gerekirse; oradan buradan topladığım kutular, vazolar ve testilerle dolup taşıyor! Seramik olsun, metal olsun, kap formları bana inanılmaz ilham veriyor. Ancak koleksiyon için Betty VVoodman’ı kendimize referans aldık. Kendisi, kullandığı renkler, boyutlar ve formlarla hayranlığımı kazanmış çok yetenekli bir heykeltıraş.”
Defile yerine sunumları tercih etmenizin sebebi nedir?
“Bu şekilde çok daha samimi ve kişisel bir ortam oluyor. Davetlilerin her parçayı yakından görmelerini, dokunmalarını ve hissetmelerini istiyoruz. Sunuma gelen herkesle iletişime geçmek de hoşumuza gidiyor. Ayrıca, küçük bütçesi olan küçük bir marka olduğumuzu hatırlatmama gerek var mı?”
New York’taki favori mekanlarınız?
“Solıo House, Cocoron, Bar Bolonat, Laughiııg Man, Terra ve Jack’s YVife Freda.”
New York Moda Haftası sonrası için bir kaçış planınız var mı?
“Koleksiyonu Paris’e taşıyor olacağız, belki dönüş yolunda Londra’da bir mola verebiliriz!”