Lenny Kravitz’in kayıp kardeşi olma ihtimali çok yüksek olan saç tasarımcım Etienne ile önce biraz sohbet ediyoruz. Ona saçımın zaten çok kesilebilecek boyda olmadığının farkında olduğumu, ancak fon çektirmekten nefret ettiğimi ve Fransız kadmlarınmki gibi doğal haliyle güzel olan, parizyen Türk ünlülerin saç modelleri tavırlı bir saç istediğimi anlatıyorum. Nefes almadan konuşmamdan olsa gerek, küçük çaplı paniğimin farkına hemen varan Etienne, tanıdığım en güven veren kuaför ödülünü hemen kapıyor: “Endişe etme. Burdan çıktığında başka biri olmayacaksın. Kendinin daha iyi bir versiyonu olacaksın. Buna söz veriyorum.”
Türk ünlülerin saç modelleri Saç kesiminin iki sıfırlı rakamlardan başladığı ve saçımı kesmek üzere olan saç tasarımcısının aynı hafta içinde Cannes’da bilumum ünlünün saçını yaptığı bir kuafördeyim,
David Mallett, Fransız kadınların özgünlüklerine düşkün olduğunu bu yüzden herkesin birbirine benzemesine sebep olan fönlü saçlara pek rağbet etmediğini anlatıyor. “Fransız kadınları “le brushing” denilen, hafif dağınık ama yine de stil sahibi saçlara bayılıyor. Saçlarını çok az yıkadıklarından, doğal olarak “yatak saçı” görüntüsüne sahipler. Paris’te saçlar hep sade ve yapılmamış görünümlü.”
Ancak Türkiye Türk ünlülerin saç modelleri usulünün aksine saçlarımı bir çırak yıkamıyor. Etienne’in kendisi yıkıyor, üstüne masaj da yapıyor. Yaklaşık 15 dakika süren saç kesimi esnasında gözüm yana kayıyor. David Mallett bizim kapak kızlarımızdan olduğuna emin olduğum ama adını hatırlayamadığım bir modelin saçlarını kesiyor.
Mallett bir ara gelip saçıma iltifat ediyor, model kız bana aynadan gülümsüyor. Allahım, sanırım dünyanın en güzel kuaför salonundayım ve ilk defa koşarak kaçmak istemiyorum! Kesimi bittiğinde Etienne bana saçıma nasıl şekil vereceğimi anlatıyor. Tek yapmam gereken saçlarım ıslakken biraz deniz tuzu spreyi sıkıp, tamamen kuruyana kadar parçalar halinde burmam. Son olarak da öne atıp şöyle bir sallamamı söylüyor.
Her şey çok doğal, her şey çok Fransız. David Mallett’ten sokağa adım attığımda saçlarım çok kısalmış çıkmıyorum, dramatik bir değişiklik yok. Ancak bir şekilde gerçekten Etienne’in de dediği gibi kendimin daha iyi ve parizyen bir versiyonuna dönüşmüş gibiyim: Bonjour.