MADRİD MODA HAFTASI

GÜNÜMÜZDE PEK COK ALANDA OLDUĞU GİBİ MODA SEKTÖRÜNDE DE TASARIM, GLOBAL BİR HIZLA HERKESE ULAŞMA DERDİNDE. ÖYLE Kİ, ARTIK SANATSAL TASARIMLARDAN COK, İZLE VE HEMEN AL MODELİNİN GEÇERLİ OLDUĞU MODA HAFTALARI GİDEREK ARTIYOR.

İSTE BU YENİ NESİL MODA HAFTALARINDAN BİRİ OLAN MADRİD MODA HAFTASI’NA DAVETLİYDİM. İZLENİMLERİMİ SİZİN İÇİN YAZDIM… ceylanai’inç

Madrid çok enerjik bir şehir. Tüm o görkemli tarihinin yanı sıra, yeni fırsatlara oldukça açık bir coğrafya aynı zamanda. İspanyol modasının kalbi de burada atıyor. Tasarımcıların showroom ve atölyeleri haricinde mağazaları da genellikle Madrid’de konumlanmış. Ayrıca moda dergileri ve köklü moda okulları da Madrid’de bulunuyor. Hâl böyleyken bu şehir, moda haftası için bir cazibe merkezi oluyor. Özellikle İspanyolca’nın ne kadar çok ülkeye ve bölgeye hitap ettiği göz önüne alınırsa İspanyol modasının global anlamda hızla ilerlemesi de kaçınılmaz hâle geliyor.

Mercedes Benz’in ana sponsor olduğu Madrid Moda Haftası’nı ister istemez İstanbul Moda Haftası ile kıyaslıyorum. Bu beş günlük ilginç deneyimin sonunda vardığım sonuç şu ki, tasarım anlamında aslında hiç de geride değiliz. Ancak organizasyon ve genel düzen anlamında öğrenmemiz gereken pek çok şey var. Her şeyden önce yabancı basın olarak hiç

tanımadığınız bir ülkede, çok az bildiğiniz tasarımcıları izliyorken sizi bilgilendiren birilerinin olması çok önemli. Madrid Moda Haftası’nın basın ve halkla ilişkiler bölümü, bu anlamda çok iyi çalışmış. İstediğimiz tasarımcının kulisine girebildik, istediklerimiz ile röportaj yaptık. Defile alanı içinde yabancı basın için çok güzel VIP odalar, çalışma ve dinlenme alanları oluşturulmuş. Her editöre ve fotoğrafçıya bir çalışma ünitesi verilmiş. Bilgisayar, printer, şarj üniteleri unutulmamış. Defilelerin düzenlendiği alan ise Madrid’in dışında. Bu yüzden şehirden biraz kopuksunuz. İstanbul’da ise bu bir avantaj, çünkü moda haftası şehrin merkezinde düzenleniyor. Yalnız Madrid’de alan gerçekten çok büyük. İstanbul’da yaşadığımız kulis ve kapı kaosu burada olmuyor. VIP davetliler, basın ve fotoğrafçılar için ayrı bir giriş var ki, bu da krizleri büyük ölçüde engelliyor. Tabii ki bu kadar büyük ama şehirden uzak alanda misafirleri eğlendirmek ve ağırlamak önemli ama bunun için de sponsorlar gerekli. İşte bu noktada, Madrid Moda Haftasınde, ciddi ve snob mı n çok dışında bir moda edim. Her defile kendi şov içeriyordu.” İstanbul’a göre çok daha avantajlı. Birçok sponsor güzel köşeler yaratmış. Hemen hemen her dergi kendi alanında çeşitli etkinlikler yapıyor, radyolar sürekli canlı yayında… Bu kadar renkli sponsorun bir araya gelmesi de kaçınılmaz olarak moda haftasını bir panayır alanına dönüştürüyor.

İstanbul Moda Haftası’nda defilelerin yanı sıra kurulan The Core satış çadırı ile alıcı, anında tasarımcıyla buluşabiliyor. Bazı şehirlere, Paris ve Milano gibi köklü moda haftalarından alışık olduğumuz randevulu resee’ler yerine, ‘Buyurun, sizi yan çadıra alalım ve işte sipariş listeniz’ şeklinde pratik bir anlayış hâkim oluyor.

Madrid de bunlardan biri… Buyer’lar defilelerden hemen sonra tasarımcı ile buluşabiliyor. Her tasarımcıya ait bir hazırlık salonu olduğu için orada showroom anlayışıyla ürün seçebiliyor.

Organizasyondan yeterince bahsettiysek gelelim tasarımlara ve tasarımcılara… En başta şunu söylemeliyim ki, İspanyollar eğlenceli insanlar. Akdeniz kanı taşıyan pek çok ülke gibi sıcakkanlı ve neşeliler.

Bu, tasarımlarına ve defilelerine de yansıyor. Modeller Paris veya Milano’daki gibi somurtmuyor, seyirciler müziğe tempo tutup alkışlıyor. Bu beş günde, ciddi ve snob moda anlayışının çok dışında bir moda haftası izledim. Her defile kendi içinde bir şov içeriyordu. Kimisi flamenko ile başladı, kimi de ünlü kişileri podyumda yürüttü. Hâl böyle olunca hem modeller hem de izleyiciler için podyum bir karnavala dönüştü.

Defile alanı ıçırade yabancı basın için çok güzel VIP odalar, çalışma ve dinlenme alanları oluşturulmuş.”

“İSPANYOL MODASININ, HAZIR GİYİM ANLAMINDA TUTARLI VE MODERN BİR ÇİZGİSİ VAR.”

Koleksiyon olarak ise büyük moda haftalarından farklı olarak çok giyilebilir tasarımlar izlediğimizi söyleyebilirim. İspanyol modasının, hazır giyim anlamında tutarlı ve modern bir çizgisi var. Görünürde kendi reklamını asla yapmayan Zara markası, bu organizasyonun ana sponsoru. İspanyollar da tıpkı bizim gibi tekstilde çok güçlü bir ülke ve bu gücü tasarıma yansıtma peşindeler. Ülkemizde defile izlerken en çok hissettiğim eksiklik olan ‘koleksiyon bütünlügü’nü İspanyollar pek güzel oturtmuş durumda. Birbiriyle kombinlenebilen günlük parçalar, üst giyim ve abiye arasındaki denge sağlanabilmiş.

Çocuk kıyafetlerini, beş yıldan beri takip ettiğim Agatha Ruiz de la Prada, ilk günün unutulmaz defilesine imza attı. Hem eğlenceli hem de her parçasını giymek isteyeceğiniz çok renkli bir koleksiyon tanıttı.

Yine ilk günün dikkat çekici isimlerinden Roberto Torreta önümüzdeki yaz açık omuzların ve nakış işlemelerin devam edeceğinin ipucunu güzel örneklerle verdi.

İkinci günün ilk sürprizi, en çok beğendiğim modellerden olan Ana Beatriz Barros’un Dolores Cort6s defilesinde yürümesi oldu. Bir flamenko dansı ile açılıp kapanan Francis Montesinos defilesi ise tam bir karnaval havasındaydı. Tasarım ve koleksiyon olarak bana en yakın gelen tasarımcı ise Ana Locking oldu. Hem erkek hem kadın koleksiyonu sunan defileler, son yıllarda oldukça revaçta ve ben bu tür karışık defileleri , heyecan verici buluyorum,

Ana Locking defilesine hâkim olan Matador pantolonu gibi geleneksel parçaların, bomber ceket gibi modern tasarımlarla kombinlenmesi çok hoştu. Üçüncü günün en güçlü koleksiyonu kuşkusuz Teresa Helbig’e aitti. Madrid Moda Haftası’nda dikkatimi çeken şeylerden biri de kadın tasarımcıların diğer moda haftalarına göre daha fazla ve güçlü olması. Teresa Helbig 80’lerin disko görünümlerini çabasız bir şıklıkla günümüze adapte etmiş.

Işığı ve müziği ile oldukça sağlam bir defileydi. İspanyol basınında oldukça yankı uyandıran Maria Ke Fisherman ise podyumda asi ama bir o kadar da her parçasını giymek isteyeceğiniz bir koleksiyon sergiledi.

Madrid Moda Haftası’ndaki son günümde, ağır toplar koleksiyonlarını sundu. İspanya eski kralını giydiren Varela’nın yeniden podyuma dönmesi Madrid’de günün önemli olayıydı. Ardından podyuma çıkardığı otomobiller ve ‘front row’daki pek çok ünlü isim ile kendinden bahsettiren Alvarno’yu izledik. İki genç tasarımcıdan oluşan The 2nd Skin Co. günün en ilham veren defilesini sundu. ‘Sofistike yalınlık’ temasını benimseyen markanın özellikle elbiselerini hemen denemek istedim. Madrid maceramın son defilesi olan Malne ise couture kıvamındaki tasarımları bir hazır giyim koleksiyonuna dönüştürmeyi başarmış klas çizgisi ile akılda kalıcıydı, mc

MADRİD MODA HAFTASI Resimleri




MADRİD MODA HAFTASI_15.jpgMADRİD MODA HAFTASI_11.jpgMADRİD MODA HAFTASI_10.jpgMADRİD MODA HAFTASI_15.jpgMADRİD MODA HAFTASI_9.jpgMADRİD MODA HAFTASI_3.jpgMADRİD MODA HAFTASI_32.jpgMADRİD MODA HAFTASI_14.jpgMADRİD MODA HAFTASI_39.jpg

Yorum Yaz