Nasılsınız? Gayet iyiyim valla, kötü olmamı gerektirecek bir sebep yok. Hayatta her şeyin üstünde tuttuğum bir şey var ki o da her ne olursa olsun bir şekilde ‘var olmak’ bu her zaman daha üstte kalan bir durum. Kırk yada elli sene önce yoktum ama şimdi varım bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Hayatta kötü olmayı gerektirecek şeyler elbette olacak ama çok fazla üzerinde durmamak lazım, bu kadar canlının arasında özenle seçilmiş bir varlık olarak bunun keyfini çıkarmalıyız. Öncelik sıralamanızda değişen bir şey oldu mu? Kendim, ailem, dostlarım ve işim. Bu sıralamayı kolaylıkla değiştiren biri değilim.
Oyunculukta geldiğiniz noktaya dair neler söylemek istersiniz? İşleri, karakterleri benimsedikçe oyunculuğu da daha çok sevdiğim söylenebilir. İlk zamanlar aslında eğitimini aldığım mühendislikle beraber oyunculuk üzerime giyemediğim bir kıyafetti ama zamanla bu mesleğe alıştım ve sevmeye başladım. Artık rahatlıkla oyunculuğun hayatımın mesleği halini aldığını söyleyebilirim.
Sadece Türkiye’de değil başta Ortadoğu olmak üzere farklı ülkelerde de çok sayıda fan kitleniz var. Bu değişime ilişkin kaygılarınız, heyecanınız ne durumda?
Şöyle bir gerçek var hayatta değişmeyen her şey ölür, kokar. Atomlar hareket eder, su hareket etmezse kokar, sabahları akşam uyuduğunuz şekilde uyanmazsınız. Oyunculukla ilgili arzum, isteğim beni uzun müddet götürür gibi geliyor, pek tabii kendi değişimlerimi gözeterek bunları mesleğime aktardığım haliyle bu süreçten fayda sağlayabilirim diye düşünüyorum. Oynadığım dizinin 80 ülkede sevilerek seyredilmesi Türkiye adına büyük bir başarı. Mesela bizler Amerika’yı filmlerden, dizilerden tanıdık belli peri-yodlarda farklı bir şehrini bize empoze edildiği şekliyle bildik. Şimdi de dünyada pek çok ülke Türkiye’ye filmlerden ve dizilerden izledikleriyle adapte oluyorlar. Bazen Türk dizileri ‘dünya bizi böyle tanıyor, olacak iş değil’ şeklinde eleştiriliyor açıkçası ben bunların hepsinin unutulacağını akılda sadece Türkiye’nin kalacağını, onun hatırlanacağını düşünüyorum.
Hayatta sizi en iyi anlatan şey nedir? Kendimi burada, bu şekilde anlatmak çok alışık olabileceğim bir şey değil çünkü hayatta kendinizi hâl diliyle anlatırsınız. Dil söyler ama dil yalan söyler aslında hâl gerçeği söyler. İnsanın kendi bildiği yoldan gitmesi, söylenilenleri pas geçmesi esas olan. Eskiden mesela söylenilenleri aklıma çok takardım ama son bir buçuk yıldır hiçbir şeye yorum yapmıyorum. Sanırım artık şunu öğrendim; değiştiremeyeceğim hiçbir şey için uğraşmıyorum, değiştirebileceğim bir tek şey var o da kendimim ve ben de artık kendimle ilgileniyorum.
Giyim stilinizi nasıl tanımlarsınız? Kendimi rahat hissettiğim kıyafetler önceliğim oluyor. Tercihim kıyafetin çok ön plana çıkmaması ve mümkünse benimle bütünleşmesi. Ne istediğimi bilirim, haliyle alışveriş esnasında kafamda oluşturduğum bir sistem vardır ve hızlıca onu uygularım. Jean, tişört, kısa montlar, rahat ayakkabılar vazgeçilmezlerim. Bazen kadınlara o anlamda üzülüyorum, rahatlık seven bir insan olarak topuklu ayakkabı aklımın alabildiği bir şey değil (Gülüyor).
Hayatınızda yeni bir dönemdesiniz. Size aşkla ilgili bir soru sormak için vakit erken mi? Tabii ki, her şey henüz çok yeni. Hem aşık olmak öyle kolay mı? Ben en iyisi gerçek aşkın bendeki tanımını sizinle paylaşayım; bence iki insan arasındaki en yüksek mertebedeki karşılıksız sevgiye aşk denir.
Neler değişti, bu yeni dönemi biraz anlatabilir misiniz? Ben hayatımda hep ‘senciF (benim türettiğim bir kelime) yaşadım, bencilin karşılığı olarak düşünebilirsiniz bunu. Şu an uzun bir zaman sonra kendimle yalnızım, dönüp neler yaptığıma bakıyorum. Ben hatalarını düzeltmektan keyif alan bir adamım, hatta bunun da zaman içerisinde kaybettiğimiz önemli bir becerimiz olduğunu düşünüyorum. Aklımla bu tip şeyleri idare etmek hoşuma gidiyor. ‘Tanrım değiştirebileceğim şeyler için güç, değiştiremeyeceğim şeyler için sabır, ikisi arasındaki farkı anlamam için de akıl ver” mesela bu benim dualarımdan bir tanesidir. Kendimi iyi, özgür hissediyorum, aklım rahat, kendimde kalmak bu aralar hoşuma gidiyor.
Kırımlı filmi Aralık’ta vizyonda olacak, heyecanlı mısınız? Kırımlı, daha önce sinemada değinilmemiş bir hikaye. Tarihte gerçekliği olan, Cengiz Dağcı’nın romanından uyarlanmış bir film. Yaklaşık olarak dokuz haftada çekildi, 12 Aralık’ta vizyonda olacağız. Ben, Polonyalı bir direnişçiye (Selma Ergeç) aşık olan bir Türk subayı canlandırıyorum. Açıkçası filmin fragmanı beni ve yakın çevremi çok heyecanlandırdı, umarım seyirciden de aynı etkiyi alırız.
Onun Hakkında Ne Dediler?
SEZEN AKSU
“Hepimizin nedenini bilmeden aniden içimizin kaynadığı, ailesinden birini sever gibi sevdiği insanlar vardır hani. Benim Murat’a sevgim öyle başladı; tamamıyla içsel, sezgisel bir sıcaklıkla. Sonra arada bir karşılaştık ortak dostlarla birlikte. O sıcaklık arttıkça arttı ama ben asıl Marai’ımın (Meral Okay) o eşsiz zekası ve duygusuyla, onu bir çoğundan ayırarak değer vermesinden, düşkünlüğünden sevdim. Maral’ım, anneannem gibiydi biraz; ‘Sırf doğurdum diye evladımı bile sevemem’ diyen aykırı çiçeklerdendi malumunuz. Günden güne derin bir dostluğa evrildi arkadaşlığımız. Bir diğer ayrık, kardeşim, bir gün, ‘Ablacığım biliyor musun, anne-babamızın bize öğrettiği manada 5-10 insan var bu hayatta…’ dedi. Abartarak altını iyice çizmek istediği şeyi, siz de anladınız elbet. Murat o 5-10 insandan biridir işte. Cammdır, ciğerimdir.”
SELMA ERGEÇ
“Murat’cığım dağlarda, karda, çamurda, soğukta ve her koşulda beni hep kolladığın ve motive ettiğin için, beni attan düşürmediğin, süper oyun verdiğin, kendi battaniyeni de bana verdiğin için, yol buzluyken arabamı kullandığın ve sette her sabah bana sütlü kahve yaptığın için çok çok teşekkür ederim.”
PINAR BULUT
“Sözcüklerle çok acayip hikayeler anlatabilirim. Ama bir insanı anlatmak zor. Neyse ki Murat der demez aklıma gelen anahtar kelimelerim var. Samimiyet. Özellikle bizim işimizde ender bulunur, bizim sektör alengirlidir. Ben gözüm kapalı bilirim ki Murat ne derse, ne yaparsa en içten, en samimi yerinden yapar. Bu anlamda enderdir. Bir de her şeyi özetleyen bir kelimem var. Aile. Çünkü dışarıdan çok az insan o çemberin içine girebilir, herkesi ailenize alamazsınız. Murat bizim için ailedendir.”